9 Şubat 2008 Cumartesi

Nasıl Demiryolcu oldum

Aslında nasıl demiryolcu oldum diye sormanın pek bir gereği yok. Çünkü ben zaten demiryolcu bir babanın oğluyum. Çünkü ben demiryolcu doğmuştum.
Ortaokul son sınıfa geldiğimde aslında çok severek ve isteyerek girdiğim okulumu artık bırakmanın zamanı geldiğine inanmıştım. Memur bir babanın oğlu olmaktan olsa gerek hızla hayata atılmak yolunda düşünmüşüm hep tercihlerimi. Lise için çokta fazla alternatif yoktu elimizde. ziraat Lisesi, Veteriner Lisesi gibi yerleri denedim. Kiminin günü geçmişti, kimine kabul edilmemiştik. Fen Lisesi zaten olmamıştı. Kara kara düşünüyordum, herhalde Samsun' daki düz liselerden birine gidecektim. Derken bir akşam babam, oğlum; aslında demiryollarının yatılı bir lisesi var. Eskişehir de. Elbiseni, defterini, kitabını veriyor, okul bitincede hemen işe başlıyorsun.Düşünmezmisin dedi. OLur baba girelim imtihanına, nolacakki dedim.
Babamın bahsettiği okul Demiryolu Meslek Lisesi imiş. Her ne kadar demiryolcu bir babanın oğluyum dediysemde babam limancı idi aslında. O nedenle o güne kadarki demiryolculuğumda sadece bir kez trene binmiş idim. Ne olduğunu pekte anlamıştım. Herneyse Demiryolu Meslek Lisesinin müracaatlarının bitmesine 3 gün kalmıştık. Ortaokuldan tastiknamemi alıp 3 gün sonra Sivas' a giderek imtihana girdim. Sanırım ilk defa uzun süreli il dışına çıkışım olsa gerekki hiç unutmuyorum, mübarek Ramazan ayıydı. Sahur edebilmek için açık lokanta bulmakta bayağı zorlanmıştık Sivas' ta. Yıllar sonra Sivas'a gittiğimde yemeklerinden hiçte hoşnut olmadığım lokantayı bulamadım tabiki.
ondan sonrasında sadece beklemek kalmıştı. Okulların açılmasına az bir zaman kalmasına rağmen Meslek Lisesinden bir haber çıkmıyordu. Derken bir gün babam geldi ve yazılıyı kazanmışsın, mülakata gideceğiz Eskişehir' e dedi. Sevinmiştim herhalde, şimdi pek hatırlayamıyorum. Herneyse bir gece o zamanlar piyasaya daha yeni çıkmış olan Süperman turbo otobüse binerek Eskişehir' e gittik.  Mülakkatta İngizlizcen nasıl diye sordular. İyiiii dedim.  Nasıl olacaktıki, ortaokul İngilizcesi işte. Sanırım rahmetli olmuş Besim Mert o zaman söyle bakalım: cebimde şu kadar param, manava gittim şu kadarıyla elma aldım, sora bakkala gittim şu kadarıyla ekmek aldım, cebimde şu kadar para kaldı gibi cümleyi İngilizce söylememi istemişti. Hocam iyi dediysek o kadarda değil dedim tabi.
Sonra Demiryolunun Eskişehir hastanesinde bir sürü çocuğun muayene olmak için sıra bekledikleri, idrar tahilili için küçük ilaç şişeleriyle elimizde dolaştıklarımız kalmış aklımda. Birde üroloji doktorunun öksür len demesi. Eskişehir lehçesini daha önce hiç duymadığımdan garip ve komik gelmişti söyleyiş tarzı. Sonra ne oldu ne bitti hatırlamıyorum, bir müddet sonra babamla Eskişehir' e tekrar geldik. Çantamı üst kata dolaba yerleştirdik. Babam, artık ben gidiyorum oğlum, arkadaşlarınla akşama kadar gezersin sonrasında okul başlıyor zaten demişti.
Hiç aklımda yokken, içimizden geçmezken birden demiryolcu oluvermiştik.

Hiç yorum yok: